Herkes her şeyi söyledi ama doğrulardan söz edeni henüz göremedim.
Türkiye’de biri “Derin Devlet” nitelemesini kullandı, sonra da her önüne gelen bunun içini kendince doldurdu. Kastedilen tam nedir bilinmez ama “GLADIO”ya işaret edilmek isteniyorsa söylenecek birkaç sözümüz var.
George W. BUSH iktidarı ve onun iktidarı döneminde yaşananlar, bunların dünyaya etkileri “akademik” olarak incelenmesi gereken bir konudur. İnsanlığın ve hatta Dünya’nın geleceğine ait pek çok ipucu bu konunun içindedir.
Süreç George Herbert Walker BUSH (Baba Bush) zamanında hızlanmıştır. William Jefferson CLINTON döneminde kurumsallaşmış George Walker BUSH döneminde ise organizasyonları ile tüm dünyayı sarmıştır. ABD’deki görüntüsü ile devlet iki kampa ayrılmış bir yanda Ulusalcı Amerikalılar diğer tarafta ise Neo-Con’cular (Neoconservative)yerlerini ayrılmışlardır. Bu ayrışma sadece ABD ile kalmamış etkisi ve/veya nüfuzu altındaki tüm devletlere de şu ya da bu şekilde yansımıştır.
Türkiye’nin NATO’ya girişinden önceki dönemlerden başlamak üzere (Ayrıntıları Merhum Emin DEĞER’in Oltadaki Balık Türkiye adlı eserinden okuyabilirsiniz) ABD’deki, Ulusalcı yapı, Türkiye’deki işbirlikçilerini köşe başlarına yerleştirmişlerdir. (Kimse sanmasın ki kastım Demokrat Parti ve yönetimidir, konuyu bu kadar dar ve sığ olarak ele alacak olsam bu yazıyı yazmazdım). Süreç içinde ABD kendisine BİAD etmeyecekleri ve BİAD teklifini geri çevirenleri bir şekilde ya karalamış ya da ortadan kaldırmış/kaldırtmıştır. Zamanla yapı ABD’deki Ulusalcı yapıdan önce emir alır, sonra da onların emir erliğini yapar hale getirilmiştir. NATO süreci ile de üye ve/veya müzahir ülkelere yerleştirilen GLADIO da bu kafesin içinde şekillenmiştir. Ancak KUKLACI’nın ABD’deki yönetimi yeniden kurgulaması ile birlikte ABD’deki GLADIO merkezi kendi içinde çatlamış ve bir tarafta Ulusalcı GLADIO’cular, diğer tarafta Neo-Con’cu GLADIO’cular saflaşması yaşanmıştır. Bu kamplaşma kısa sürede bütün etki ve nüfuz alanına yaygınlaşmış, Türkiye de bundan nasibini (!) almıştır. Bunun en çarpıcı etkisi “28 Şubat”tır. Mimarı aslında Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir klik değil, KUKLACI ve onun yeni veled-i zinası Neo-Con şürekâsıdır. “28 Şubat” süreci etkileri ve sonuçları itibarı ile incelendiğinde “28 Şubat”ın ne olup olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu süreç ile ilgili olarak doğru bilinen o kadar yanlış şey vardır ki, bunları anlatmak için ansiklopedi türü bir kitap yazmak gerekir. “28 Şubat”ın asıl beyni bilinen Karacı Orgeneral değildir, o sadece iyi (!) bir operatördür. Beyin bir başka kuvvet komutanıdır ve o, KUKLACI’nın Türkiye’deki en mahir elemanlarının başında yer almaktadır. Konuşmasını dinlediğinizde pek bir şey anlayamazsınız, çünkü dili düşüncelerinin arkasında sürüklenmekte ve ne yapacağını şaşırmaktadır. Neo-Con’cuların Türkiye’deki üniformalı baş aktörü odur, sivil aktörü ise çok ünlü bir hukukçudur. O hukukçu aynı zamanda Neo-Con Türkiye sorumlusudur.
Böylesi bir kurgunun sonucunda Neo-Con’cu GLADIO “Türkiye’de ben de varım” demek adına Danıştay Baskını’nı tertip etmiştir. Baskının hemen ardından ortada “panayır düdüğü” gibi sürekli öterek ortada dolaşan ünlü hukukçu (!) da bilerek ve isteyerek Neo-Con’cu GLADIO’nun değirmenine yeterince su taşımıştır. Eşi Ulusalcı GLADIO’nun bir elemanı olmasına rağmen kendisi Neo-Con’cu GLADIO’nun bir elemanı gibi davranabilmiştir. Ancak hala bu gerçek anlaşılamamış, algılanamamıştır.
Türkiye’de saflar o günlerden çok önce belirlenmiş olmasına rağmen, o gün olanların üzerine adeta tuğ dikilmiştir. O olay sonrası ve hemen ardından Türkiye’de yaşananları göz önüne aldığınızda sürecin neleri ve nereleri tetiklediği ortadadır. Baba BUSH’un son zamanlarına kadar Ulusalcı GLADIO’nun uç beyi durumundaki bir cemaat lideri ve ekibi CLİNTON iş başına gelmeden Neo-Con’cuların “herşeyi” (!) oluvermiştir. Efendi’nin kontrolden çıkma olasılığı, onun ABD’de “Rehin” olarak alıkonulması sonucunu doğurmuştur. (Konu ile ilgili olarak bir zamanlar yazdığımız Pentagon’dan sızan Kozmik Belge, bunun ipuçları ile doludur. Ayrıca, ileri safhalardaki şeker hastalarının neyi ne zaman yapacakları ve yapmayacakları pek kestirilemez) Peki, hal böyle ise Danıştay Baskını esnasında arızalı (!) kameraların sahibi olan kuruluş ve onun bağlı olduğu kurumun yönetimi o günlerde kimin elinde olmalıdır? Muhakemeniz sonucu ulaştığınız sonuç çok şaşırtıcı değil mi? Ama doğru… Çünkü Türkiye’deki dosyaların tamamı (Burada daha önce yazdığım “Neler Oluyor” yazımdaki dosyalar) artık Neo-Con’cu GLADIO’nun elindedir. GLADIO bunu Silivri’de mi kullanır, Dolmabahçe’de mi, Beşiktaş’ta mı, Erzincan’da mı, Sincan’da mı, Çarşamba’da mı bilirim de bilemem…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder