20 Mart 2012 Salı

YENİGÜNAYDIN YAZILARIM 17

“Hoca efendi” aldatması.

MSN, Facebook’taki bayan ya da erkek arkadaşınız ünisex olabilir…

Türkiye “internet”teki yasaklamaları ile bu işin rezilliğini çıkaran ülkeler arasında olsa gerekir. Peki, bu yasaklamalar engel mi? Hayır. Ama bu yasaklamalar aslında başka “melanetler”in de kapısı durumunda. 

Neredeyse son yedi yıldır “Hoca efendi” adı verilen efendinin cemaati “internet” ve “yazılımlar” konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyorlar. Özellikle Basın İlan Kurumu’nun gazete ilanlarını internete kaydırma planlaması sonrasında “cemaat” neredeyse 2.000 üzerinde internet sitesi kurdu ya da kurdurdu. Her biri kendi kategorisinde üst sıralara tırmanmaya çalışıyor. Ama bütün bunlardan daha önemlisi cemaatin yazılımcılarının “virüs” özellikli yazılımlar üzerinde çalışması. “Virüs” yazılımları bildiğimiz türden bir “virüs” yazılımı değil, bilgisayarınıza bir fotoğraf, bir yazı ya da “engellemeleri kaldırma yazılımı” ile bilmeden indirdiğiniz yazılımlar. “Hoca efendi yazılımları”nın oldukça iyi bir mühendisliği var. Küresel Eşkıya ABD’nin istihbarat örgütlerinin yardım ve desteği ile özellikle “Hintli” yazılımcılara ulaşıyorlar ve onları bu konuda bol para karşılığı çalıştırıyorlar.

İnternet’te çokça dolaşan ve özellikle mahrem bilgilere kafa takan biriyseniz Türkiye’nin yasaklamalarını aşmak üzere bir yazılım indiriyorsunuz ve bilmeden onunla birlikte bir de “toolbar” bilgisayarınıza hükmetmeye başlıyor. Onu silmeyi ya da atmayı düşünmüyorsunuz, çünkü onunla gelen bir “yasak aşma” programını kullanıyorsunuz. Ya da onu silmeyi düşünüyorsunuz ama tam olarak nasıl sileceğinizi bilemiyorsunuz ve her denemeniz bilgisayarınıza pek çok “virüs”ü musallat ediyor. Sonunda “internet” ile kullanmaya başladığınız andan itibaren sizin olduğunu düşündüğünüz bilgisayarda artık kiracı gibisiniz. Bilgisayarın bulunduğu ortam dinlemesi, zaman zaman devreye giren kamera görüntüleri ile gözetlenmeniz; yazdıklarınız, sorguladıklarınız her şey ama her şey sizin bilginiz ve izniniz dışında karşı tarafın elinde. Bu yazılım ile birlikte eğer bir de MSN ya da Facebook’u kullanmak isterseniz ve siz kendinizin bilmediği kadar “Cemaat için önemli” iseniz, “Kısmetiniz açıldı” demektir.

“Her şeyin bir bedeli vardır” derler ya, “Google”un da bir bedeli vardır. Mart başından itibaren uygulamaya soktuğu “Gizlilik politikası” değişikliği ile elde ettiği bilgileri, “Google” bedeli mukabili birilerine pazarlamak zorunda, elde ettiği bilgileri “Kişiselleştirmeden” pazarlaması da anlaşılabilir ama ya IP numarası, adres ve kimlik ile birlikte bunu yaparsa… Bu pazarlıklar gizli yürütülür ve bu pazarlıklar “Google”un en üst düzey yöneticileri tarafından yapılır. Türkiye’de kısa süre önce böyle bir ziyaret yaşanmıştı hatırlarsanız; demek ki bundan sonra “Örtülü ödenek” harcamalarının önemli bir bölümü “Google”a akacak, ne de olsa KUKLA iktidarını sağlama almak zorunda… Peki, “Google” bu bilgileri sadece “İktidar”a mı pazarlayacak? Türkiye’de iktidarla paylaşılan bilgilerin Küresel Eşkıya’nın kucağındaki “Hoca efendi”ye de gitmeyeceğini kim iddia edebilir? Kim ne iddia ederse etsin durum bu…

“Hoca efendi” Silahlı Terör Örgütü’nün son dönemlerde kafayı taktığı Stratejik İstihbarat’ın önemli bir bölümü olan “Biyografik” istihbarat konusunda “çete” önemli mesafeler kat etmiş durumda. Bu bilgi birikiminin daha da mükemmel hale getirilmesi için de hiçbir masraftan çekinilmiyor. İşte bu nedenle eğer siz ya da makamınız “Hoca efendi” Silahlı Terör Örgütü tarafından önemli ise MSN’den ya da Facebook’tan size hiç beklemediğiniz güzellikte/yakışıklılıkta ve hiç ummayacağınız kadar cüretkâr ve tutkulu bir  ya da birkaç kısmet karşınıza çıkabiliyor. Bu konulara karşı direnciniz yoksa ya da zayıfsa, artık “Hoca efendi” Silahlı Terör Örgütü’nün avucunun içindesiniz demektir. Partneriniz karşınızda soyunur, sizi kışkırtacak her şeyi yapar, sizin hoşunuza gideceğini, bildiği her türlü sözü söyler ve hatta bilgiyi de verebilir. Kısaca tanışmadan sonraki yazışma ve mesajlaşma, konuşma trafiği her konuşma sonrası yapılan uzman değerlendirmeleri ile yönlendirilir ve siz artık o karşı cinsin ve hatta duruma göre kendi cinsinizin tutsağı haline geliverirsiniz.

Bu aşamadan sonra “operasyon” olgunlaştırılır ve sonunda “tatlı dilli, güler yüzlü ve size ‘Abi’, ‘Abla’ diye hitap edebilecek birileri gelir ve isteklerini sıralamaya başlar. Kabul edersen bataklığa daha da gömülürsün, kabul etmezsen “Rezil” edilirsin…  

Ne dersiniz? Çok başarılı bir çalışma değil mi?

Bundan yıllar önce de bu türde birkaç yazı yazmıştım. O zamanlar bana gülenler “Ergenekon” “Rehin ve esir operasyonu” ile bana hak verdiler ama artık çok geçti… Merhum Cem YAREN “Çömlek Patladı Darbesi”ni yazmıştı yine yıllar önce başta salon züppeliğinden öteye geçemeyen bazı omzu kalabalıklar dudak bükmüştü yazılanlara, ama onlar da acı bir tecrübe ile pişman oldular. Şimdi sizlerle son dönemin “Cemaat” tuzağını paylaşıyorum… Ben sadece tarihe not düşüyorum… 

Düşman evinizde, işyerinde, dizlerinizin üzerinde ya da… 

Güya Türk Silahlı Kuvvetleri’nde olan biten her türlü melaneti dile getirmek üzere kurulan sitelere girerseniz yazdıklarımda ve uyarımda ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz. Daha önce pek çok kez dile getirdiğim gibi, layık olanları ve yüksek vasıflı olanları terfi ettirmekten genelde kaçınan amirler, üstler sonunda kendi kazdıkları kuyulara düşmüşlerdir.”Erken terfi” ile ödüllendirdikleri, canları sıkıldıkça “takdir” yazdıkları, tam sicillerle taçlandırdıkları şimdi kendilerini hak etmedikleri halde belli makamlara taşıyanlara karşı o kadar duyarsızlar ki… Ne diyordu Farabi ile İbn Haldun; “Sonradan görmeler makamları ile şeref bulur, kökten görmeler makamlarını şereflendirir”…

İnternet sitelerinde rezil edilenlerin hatta iftira ile karalananların yasını ben tutacak değilim. Ben bir yazar olarak gerçekleri yazmak zorundayım. Yazdıklarım canınızı yaksa da keyfinizi kaçırsa da yazmak zorundayım. Yazdıklarımın İstanbul dizi ve film sektörü tarafından yakından takip edildiğini biliyorum ve yazdığım senaryo hikâyelerinin neredeyse tamamının “Cemaat”in eline geçmiş bazı “Kukla”lar tarafından, “İktidarın emir kulları”,”Kuklaları” elinde oynatan “Kuklacı”nın ekipleri tarafından engellendiğinden de eminim… Umurumda bile değil… Gün gelir “Rövanşların rövanşı da alınır”, bakarsınız o gün birbirlerini MSN’de keşfetmiş (!) ve fethetmiş (!) genç gazeteci karı koca bile “Karşı rövanşçılar”ın yanında yer alıverir… Belli mi olur… Bizim durduğumuz yer belli ne “Rövanşçıların” safındayız ne de “Karşı rövanşçıların” safında yer alacağız. “28 Şubat” soysuzluğuna nasıl karşı çıktıysak, “Ergenekon rehin ve esaret” operasyonuna da karşıyız; bu nedenle de sevilmeyiz… Sevilme ve benimsenme açlığı içinde de değiliz, derdimiz tek, bildiklerimizi akılcı çizgiler içinde okurlarla paylaşmak ve tarihe not düşmek…

 “Cemaat” bu operasyonu sadece “bürokrat”lara karşı mı yapıyor? Hayır… Hedefledikleri her kesime karşı bunu acımasızca sürdürüyorlar; sanat camiası, spor camiası, medya dünyası, tıp dünyası, yargı camiası, yazarlar…  Kısaca bilinçli olarak kullanılmayan ve güvenlik önlemleri yeterince alınmamış bütün bilgisayarlar artık en büyük “Düşmanınız”… “Cemaat” için önem derecenize göre bilgisayarlarınıza öyle programlar isteğiniz ve izniniz dışında yerleştirilir ki, bilgisayar kapalı konumda bile bünyesindeki mini pil vasıtası ile bile gereken kayıtlar yapılabilir. Enerjiyi verdiğinizde dosyalar kendilerini daha “güvenli” özel alanlara taşır ve internete bağlanınca da “Cızzzz !”… Geçmiş ola…

Bizden yazması ve duyurması… Çünkü bilmenin ama paylaşmamanın vebalini ben taşıyamam, taşımak da istemem… Kısaca artık Anadolu’da yaygın olan tabir de değişti, “Şeytan aldatması”nın yerini “Hoca efendi aldatması” aldı… “Şeytan aldatması”nın ilacı “Gusül abdesti” ama “Hoca efendi aldatması”nın çaresi yok gibi…

Hiç yorum yok: