YÜREKSİZLERİN VE
KORKAKLARIN “KİRALIK AĞZI”…
“STRAPON”
-“Merhumu nasıl bildiniz?”
-“Kiralıktı”, “Dublördü”…
“Her can bir gün ölümü
tadacaktır”
O da bunlara dâhil oldu…
Cem YAREN 1nci Ordu Komutanlığı
İstihbarat Başkanlığı’na kadar yükselebilmiş bir Kurmay Albay hakkında bir yazı
yazmıştı. Kurmay Albay, ünlü beyaz tüccarının akrabasıydı ve planlama geleceğe
yönelikti. Efendi general olacak ve kurduğu ekibi ile birlikte “organize” beyaz
işi yapacaklardı. Genelkurmay, yakından izlediği Cem YAREN’in yazısı ile
harekete geçti ve efendi general olamadığı gibi “İstifa et !” tavsiyesine de el
mahkûm uydu.
Aradan bir süre geçmişti. Bir
yanda Hollanda’da ünlü Şanlıurfalı bir beyaz tüccarının kapatması olan ve beyaz
tüccarının rakiplerine “strapon” ile tecavüzü sonucunda lakabı da “strapon”
olan bir bayan ile yine eski kocası Ukrayna’da beyaz işi yapan bir bayanın
sarmalına alındı. E.Yrb. da bu ekibe katıldı ve üçlü oluverdiler. Ancak E.Yrb.
bu işe sokan kendi iradesi değildi, onu maşası olarak kullanan E.Bnb. Z.E.’nin
perde gerisinde olduğunu ben de, Cem de biliyorduk. Özellikle facebook da
Cem’in hemen bütün arkadaşlarına, özellikle de bayanlara sarkarak kendi
dünyasında kurduğu hikâyeleri anlatıyor, onlara Cem’i kötülüyordu. Bu kadarla
da kalmadı, pislikler ve rezillikler zirve yaptı. Anlatmaya ve yazmaya dahi
midemin dayanamayacağı pislikler ve rezillikler. E.Yrb.’ın internette hem kendi
adına hem de pek çok sahte isim ve sıfat adına sayfası vardı. Aklınca, Cem’i
ilk başta orada sıkıştırmaya başladı, Cem ise “Hastir ulan, sen git sahibin gelsin” diyerek çoğu kez onu
savuşturdu. Sayfalarına yasaklar koydu. Ama malum ekip ve perde gerisindekinin
durmaya niyeti yoktu.
Nedense Cem YAREN’in arkasında
kimin olduğunu merak ediyorlardı. Cem YAREN’i kim koruyor ve kim bilgiler ile
besliyordu. Öyle ya, onlar Merhum Cem’i de kendileri gibi “Kukla”, “Uşak”,
“Kiralık” görüyorlardı, başka bir şey düşünemiyorlardı. Merhum Cem onlarla
dalgasını geçiyor ve onları daha çıldırtıyordu; “Arkamda olanı söylersem sokağa
bile çıkamazsınız, nefes bile alamazsınız” diye takılıyordu. Sonunda Cem ağzındaki
baklayı çıkardı; “Ulan benim arkamda
Allah var ! Allah’tan başkası da yok, olmasına gerek de yok !” Ama inanamadılar,
inanamadıkça da Cem’i ve ekibini çözebilmek adına en bayağı işlere de
giriştiler. Tabii ki o zamanlar bu E.Yrb. bu kadar medyatik değildi. Daha sonra
olağanüstü “Fırıldaklık” ve birkaç kuruş için yaptığı “Zağarlıklar” ile Karşı
Devrim Çetesi’nin “Medya Tetikçisi” oluverdi. Ben bu “meşhur” (!) E.Yrb’ın
arkasındaki E.Bnb. Z.E. ile telefon aracılığı ile konuşuyor ve nedenleri
çözmeye çalışıyordum. Anlaşılan E.Bnb.Z.E. “Ergenekon” sürecindeki “Asli”
görevi için bilgi topluyordu. Savcılarla konuştuğunu ve ifade everdiğini
söylüyordu, ama ortada “Açık” bir ifade görünmüyordu. Bnb. Z.E. belki de “Gizli
Tanık”lardan biriydi belki de “Ergenekon” tezgâhını kuran “Mutfak” ekibindendi.
Cem ile en son konuşmamızda Cem bana “Bu
E.Bnb. Z.E. tezgâhı kuranlardan biri, dikkat et !” diye uyarmıştı.
Cem’in vefatından sonra ekip
tamamıyla bana kaldı. Bu kez hem Cem’i hem de beni sorgulamaya başladılar.
Klasik olarak Cem YAREN sensin saçmalamasına kadar geldiler. Hatta öyle bir
şeyi güya baskı oluşturmak için söylediler ki, ne yaptıklarını kimlerle
birlikte çalıştıklarını da ortaya koydular. Söyledikleri şuydu: ”MERNİS kayıtlarında Cem YAREN diye biri
yok, olmadığı gibi onun kişisel yaşamına uygun biri de yok…” Aslında
söyledikleri bir bakıma doğruydu, Cem YAREN adı ve soyadı facebook ta yer alan
bazı bilgileri ile yola çıktıklarında Cem YAREN’e ulaşmaları mümkün değildi. Çünkü
Cem başına böyle şeylerin geleceğini düşünerek, gerekli düzenlemeleri evvelce
yapmıştı. Sadece bu pislikler değil, Cem’in peşine düşen kurum ve kuruluşlar da
istedikleri sonuca ulaşamıyorlardı.
“DEMOKRATİK TAVRI İLE DİKKAT ÇEKEN…”
Vefat etti. Etti ama ona
ekranlarını ve sayfalarını açanlar onu kullanmaya devam etti, edecekler de…
“Kaza” olmayabilirmiş gibi salaklıklarla onu yaşatmaya ve kullanmaya
çalışıyorlar. Efendinin ölümüne bakar mısınız; Manisa’da, kurduğu bir internet
sitesi için yazılım ve yükleme konusunda bir eğitime katılıyor ve yanına iki
editör (!) adayını alarak yola çıkıyor. Araçta “Mekke’nin fethi kasetini”
dinliyor… Vay vay vay… Sonra önlerinden salına salına geçen kediye rağmen aracı
önden ve arkadan darbe alıyor, hastaneye kaldırıyorlar ve ölüyor… Ne gariptir
ki ona çarpan araçta sürücü koltuğunda oturan vatandaş da ölüyor… E. Yrb. O
kadar önemli ki onu öldürmek için “Kaza” tertip edenler bir adamlarını da
gözden çıkarıyorlar. Yuhhhh… Bu imalat da mı Pensilvanya’dan? Anlaşılan Küresel
Eşkıya’nın sermayesinde “Şeker tavan yapmış, ne dediğini ve ne kurguladığını”
bile bilmiyor…
Yakında birileri bunu da
“ERGENEKON” a yıkarsa kimse şaşırmasın…
Emekli olmasına rağmen “MERNİS”
kayıtlarında, çok az kişinin yetkili olduğu sorgulamayı yapan, uyuşturucu
şebekesine hizmet edenlerle çalışan, bir
süre öncesine kadar ortalıkta dolaşıp birden bire bir yerlere zıplayan biri
nasıl “Hırlı” olabilir ki? Sizin aklınız eriyor mu bu işe… “Demokratik tavrı ile dikkat çekenmiş..” Türk Silahlı Kuvvetleri’ne
saldıranlarla kol kola olursanız, “Yediğiniz kaba ederseniz”, Kürsel Eşkıya’nın
“Zağar”ı olursanız, “Onur” yerine “Menfaati” seçerseniz alkışlanan DEMOKRAT
biri olur çıkarsınız…
Medya’da ne idükleri herkes
tarafından bilinen “Tetikçiler” kazdan sonra o kadar ileri gittiler ki bu
“Kiralık”, “Dublör”ü Merhum Bedri İNCETAHTACI, Merhum Adnan KAHVECİ, Merhum
Muhsin YAZICIOĞLU ile aynı kategoriye koydular… Yuh! Allah ıslah etsin
demeyeceğim, siz ıslah da olmazsınız, Allah belanızı versin !
Evet, bunları herkes arkasından
ağıt yakarken yazmak hiç de kolay değil. Bir “Ölenin arkasından konuşmak” da
doğru değil, biliyorum ama ya ölen sadece insan sıfatındaysa…
Evet Cem YAREN kardeşim, şimdi
sen onunla aynı yerdesin… Sizin gittiğiniz yerde ne Küresel Eşkıya’nın kucak
düşkününün copları, cüppelileri, ne
iktidarın başının “Emir kulu” bürokratları, bakanları, müsteşarları ve
yalakaları, tetikçileri; ne de GLADIO’nun medyadaki kart ve çıtır
fahişeleri var… Şimdi baş başa kaldınız,
sen hesaplaşmaya başla, ben de oraya gelince hesaplaşma zabıtlarını okur eksik
kalan yerleri tamamlarız… Nasıl olsa “Her can ölümü tadacaktır”, bizim buraya
kazık çakacak halimiz yok ki… Fakat tek üzüntüm şu, bu dönemde oraya gelenlerin
pek çoğu Lanetli Firavun’un pabuçlarını dama atacak kadar reziller…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder