5 Nisan 2012 Perşembe

YENİ GÜNAYDIN YAZILARIM 18


YÜREKSİZLERİN VE KORKAKLARIN  “KİRALIK AĞZI”…

“STRAPON”

-“Merhumu nasıl bildiniz?”

-“Kiralıktı”, “Dublördü”…

“Her can bir gün ölümü tadacaktır”

O da bunlara dâhil oldu…

Cem YAREN 1nci Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na kadar yükselebilmiş bir Kurmay Albay hakkında bir yazı yazmıştı. Kurmay Albay, ünlü beyaz tüccarının akrabasıydı ve planlama geleceğe yönelikti. Efendi general olacak ve kurduğu ekibi ile birlikte “organize” beyaz işi yapacaklardı. Genelkurmay, yakından izlediği Cem YAREN’in yazısı ile harekete geçti ve efendi general olamadığı gibi “İstifa et !” tavsiyesine de el mahkûm uydu.

Aradan bir süre geçmişti. Bir yanda Hollanda’da ünlü Şanlıurfalı bir beyaz tüccarının kapatması olan ve beyaz tüccarının rakiplerine “strapon” ile tecavüzü sonucunda lakabı da “strapon” olan bir bayan ile yine eski kocası Ukrayna’da beyaz işi yapan bir bayanın sarmalına alındı. E.Yrb. da bu ekibe katıldı ve üçlü oluverdiler. Ancak E.Yrb. bu işe sokan kendi iradesi değildi, onu maşası olarak kullanan E.Bnb. Z.E.’nin perde gerisinde olduğunu ben de, Cem de biliyorduk. Özellikle facebook da Cem’in hemen bütün arkadaşlarına, özellikle de bayanlara sarkarak kendi dünyasında kurduğu hikâyeleri anlatıyor, onlara Cem’i kötülüyordu. Bu kadarla da kalmadı, pislikler ve rezillikler zirve yaptı. Anlatmaya ve yazmaya dahi midemin dayanamayacağı pislikler ve rezillikler. E.Yrb.’ın internette hem kendi adına hem de pek çok sahte isim ve sıfat adına sayfası vardı. Aklınca, Cem’i ilk başta orada sıkıştırmaya başladı, Cem ise “Hastir ulan, sen git sahibin gelsin” diyerek çoğu kez onu savuşturdu. Sayfalarına yasaklar koydu. Ama malum ekip ve perde gerisindekinin durmaya niyeti yoktu.

Nedense Cem YAREN’in arkasında kimin olduğunu merak ediyorlardı. Cem YAREN’i kim koruyor ve kim bilgiler ile besliyordu. Öyle ya, onlar Merhum Cem’i de kendileri gibi “Kukla”, “Uşak”, “Kiralık” görüyorlardı, başka bir şey düşünemiyorlardı. Merhum Cem onlarla dalgasını geçiyor ve onları daha çıldırtıyordu; “Arkamda olanı söylersem sokağa bile çıkamazsınız, nefes bile alamazsınız” diye takılıyordu. Sonunda Cem ağzındaki baklayı çıkardı; “Ulan benim arkamda Allah var ! Allah’tan başkası da yok, olmasına gerek de yok !” Ama inanamadılar, inanamadıkça da Cem’i ve ekibini çözebilmek adına en bayağı işlere de giriştiler. Tabii ki o zamanlar bu E.Yrb. bu kadar medyatik değildi. Daha sonra olağanüstü “Fırıldaklık” ve birkaç kuruş için yaptığı “Zağarlıklar” ile Karşı Devrim Çetesi’nin “Medya Tetikçisi” oluverdi. Ben bu “meşhur” (!) E.Yrb’ın arkasındaki E.Bnb. Z.E. ile telefon aracılığı ile konuşuyor ve nedenleri çözmeye çalışıyordum. Anlaşılan E.Bnb.Z.E. “Ergenekon” sürecindeki “Asli” görevi için bilgi topluyordu. Savcılarla konuştuğunu ve ifade everdiğini söylüyordu, ama ortada “Açık” bir ifade görünmüyordu. Bnb. Z.E. belki de “Gizli Tanık”lardan biriydi belki de “Ergenekon” tezgâhını kuran “Mutfak” ekibindendi. Cem ile en son konuşmamızda Cem bana “Bu E.Bnb. Z.E. tezgâhı kuranlardan biri, dikkat et !” diye uyarmıştı.

Cem’in vefatından sonra ekip tamamıyla bana kaldı. Bu kez hem Cem’i hem de beni sorgulamaya başladılar. Klasik olarak Cem YAREN sensin saçmalamasına kadar geldiler. Hatta öyle bir şeyi güya baskı oluşturmak için söylediler ki, ne yaptıklarını kimlerle birlikte çalıştıklarını da ortaya koydular. Söyledikleri şuydu: ”MERNİS kayıtlarında Cem YAREN diye biri yok, olmadığı gibi onun kişisel yaşamına uygun biri de yok…” Aslında söyledikleri bir bakıma doğruydu, Cem YAREN adı ve soyadı facebook ta yer alan bazı bilgileri ile yola çıktıklarında Cem YAREN’e ulaşmaları mümkün değildi. Çünkü Cem başına böyle şeylerin geleceğini düşünerek, gerekli düzenlemeleri evvelce yapmıştı. Sadece bu pislikler değil, Cem’in peşine düşen kurum ve kuruluşlar da istedikleri sonuca ulaşamıyorlardı.

“DEMOKRATİK TAVRI İLE DİKKAT ÇEKEN…”

Vefat etti. Etti ama ona ekranlarını ve sayfalarını açanlar onu kullanmaya devam etti, edecekler de… “Kaza” olmayabilirmiş gibi salaklıklarla onu yaşatmaya ve kullanmaya çalışıyorlar. Efendinin ölümüne bakar mısınız; Manisa’da, kurduğu bir internet sitesi için yazılım ve yükleme konusunda bir eğitime katılıyor ve yanına iki editör (!) adayını alarak yola çıkıyor. Araçta “Mekke’nin fethi kasetini” dinliyor… Vay vay vay… Sonra önlerinden salına salına geçen kediye rağmen aracı önden ve arkadan darbe alıyor, hastaneye kaldırıyorlar ve ölüyor… Ne gariptir ki ona çarpan araçta sürücü koltuğunda oturan vatandaş da ölüyor… E. Yrb. O kadar önemli ki onu öldürmek için “Kaza” tertip edenler bir adamlarını da gözden çıkarıyorlar. Yuhhhh… Bu imalat da mı Pensilvanya’dan? Anlaşılan Küresel Eşkıya’nın sermayesinde “Şeker tavan yapmış, ne dediğini ve ne kurguladığını” bile bilmiyor…

Yakında birileri bunu da “ERGENEKON” a yıkarsa kimse şaşırmasın…

Emekli olmasına rağmen “MERNİS” kayıtlarında, çok az kişinin yetkili olduğu sorgulamayı yapan, uyuşturucu şebekesine hizmet edenlerle çalışan,  bir süre öncesine kadar ortalıkta dolaşıp birden bire bir yerlere zıplayan biri nasıl “Hırlı” olabilir ki? Sizin aklınız eriyor mu bu işe… “Demokratik tavrı ile dikkat çekenmiş..” Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saldıranlarla kol kola olursanız, “Yediğiniz kaba ederseniz”, Kürsel Eşkıya’nın “Zağar”ı olursanız, “Onur” yerine “Menfaati” seçerseniz alkışlanan DEMOKRAT biri olur çıkarsınız…

Medya’da ne idükleri herkes tarafından bilinen “Tetikçiler” kazdan sonra o kadar ileri gittiler ki bu “Kiralık”, “Dublör”ü Merhum Bedri İNCETAHTACI, Merhum Adnan KAHVECİ, Merhum Muhsin YAZICIOĞLU ile aynı kategoriye koydular… Yuh! Allah ıslah etsin demeyeceğim, siz ıslah da olmazsınız, Allah belanızı versin !

Evet, bunları herkes arkasından ağıt yakarken yazmak hiç de kolay değil. Bir “Ölenin arkasından konuşmak” da doğru değil, biliyorum ama ya ölen sadece insan sıfatındaysa…

Evet Cem YAREN kardeşim, şimdi sen onunla aynı yerdesin… Sizin gittiğiniz yerde ne Küresel Eşkıya’nın kucak düşkününün copları, cüppelileri,  ne iktidarın başının “Emir kulu” bürokratları, bakanları, müsteşarları ve yalakaları, tetikçileri; ne de GLADIO’nun medyadaki kart ve çıtır fahişeleri  var… Şimdi baş başa kaldınız, sen hesaplaşmaya başla, ben de oraya gelince hesaplaşma zabıtlarını okur eksik kalan yerleri tamamlarız… Nasıl olsa “Her can ölümü tadacaktır”, bizim buraya kazık çakacak halimiz yok ki… Fakat tek üzüntüm şu, bu dönemde oraya gelenlerin pek çoğu Lanetli Firavun’un pabuçlarını dama atacak kadar reziller…

Hiç yorum yok: